Türk Kırmızısı: Beş Asırlık Bir Rengin Hafızası
ve Sanayi Casusluğunun Hikayesi

Bir renk sadece bir renk midir? Yoksa bir milletin hafızasını, bir kültürün sesini, bir dönemin kodlarını mı taşır?

Prof. Dr. Recep KARADAĞ
Kültürel Miras ve Doğal Boya Laboratuvarı
İstanbul Aydın Üniversitesi
Türk Kültür Vakfı DATU

Tarihin derinliklerinden bugüne ulaşan bazı renkler, yalnızca estetik bir iz değil; aynı zamanda kültürel bir kimlik, teknolojik bir bilgi ve ekonomik bir değeri temsil eder. Bunlardan biride, Batı literatüründe "Turkey Red" olarak bilinen Türk Kırmızısıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun zanaatkar ellerinde şekillenen bu olağanüstü renk,16. yüzyılda İzmir, Bursa, Edirne, Balıkesir ve Ankara gibi merkezlerde doğmuş; Avrupa’yı büyülemiş, Sanayi Devrimi'ne katkı sağlamış ve nihayet modern bilimsel yöntemlerle yeniden hayat bulmuştur.

 

Renkten Öte Bir Kültürel Miras

Türk Kırmızısı, yalnızca bir boya değil; doğa ile uyumlu, el emeğine dayalı bir kültürel üretim modelidir. Boyanın elde edilmesinde kullanılan başlıca maddeler, Anadolu kökenli kökboya (Rubia tinctorum) bitkisinin kökleri, mazı gomalağı (Quercus infectoria) ve geleneksel yöntemlerle hazırlanmış Türk Kırmızısı yağıdır. Bu çok katmanlı ve özgün teknik, tam 38 aşamadan olusan karmaşık bir boyama süreci ile hayata geçirilir. Boyanın kimyasal temeli, Kökboya bitkisinin köklerinin içerdiği alizarin boyarmaddesinin kalsiyum ve alüminyum iyonlarıyla oluşturduğu kompleks bir yapıya dayanır (Kalsiyum- Alizarin-Aluminyum kompleks bileşiği). Bu yapı, dogadan gelen renklerin bilimsel yöntemlerle nasıl dönüştürülebileceğine dair çarpıcı bir örnektir.

Türk Kırmızısı ile boyanmış 16. yüzyıl kemha kumaş (Topkapı Sarayı Müzesi)

Bazı görüşler bu tekniğin kökenini Hindistan'a bağlasa da, bu iddia bilimsel olarak geçerli değildir. Hindistan'da yetişen Munjest (Rubia cordifolia) bitkisi alizarin boyarmaddesini içermez; bu nedenle kırmızı renkler için kullanılan boyarmadde farklıdır, Oysa Türk Kırmızısı, alizarin boyarmaddesi temellidir ve kökboya (Rubia tinctorum) bitkisinden elde edilir. Bu durum, tekniğin kökeninin Osmanlı topraklarına özgü olduğunu net biçimde ortaya koyar.

Kök Boya bitkisi(Rubia tinctorum L.)

Mazı gomalağı (Quercus infectoria)

 

Avrupa'ya Gezi ve Sanayi Casusluğu

"Sanayi devrimini etkileyen en önemli faktörlerden biri ve en önemlisi pamuklu sanayinin gelişmesidir."

Yüzyıllar boyunca sır gibi saklanan bu teknik, 1746 yılında Fransız sanayicilerin girişimiyle Osmanlı tebaasından d'Haristoy ve Goudard adlı ustaların Fransa'ya götürülmesiyle Avrupa'ya taşındı. Languedoc bölgesinde kurulan boyahanelerle başlayan süreç, kısa sürede sanayi casusluğuna donuştu. İngiltere ve Hollanda basta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi, bu tekniği öğrenmek için ajanlar gönderdi.

1784'te Borelle kardeşler Manchester Ticaret Komitesi'ne yeni bir yöntem sundu. 1786 yılında İngiltere Parlamentosu bu yöntemi resmen koruma altına aldı. İskoçya’da George Mackintosh ve David Dale'in liderliğinde bu teknik sanayileştirildi, Aynı dönemlerde Mulhouse'da Daniel Koechlin tarafından Avrupa'nın ilk büyük 01- çiçekli patiska baskı fabrikası kuruldu.

18. yüzyılın sonları ve 19 yüzyılın başlarında, Selanik Fransız Konsolosu Felix Beaujour'un 1794-1800 yılları arasındaki raporlar, Osmanlı toprağındaki Ampelakia kasabasının Türk Kırmızısı boyasıyla ekonomik refaha kavuştuğunu belgeler. Ancak, Avrupalı devletlerin teknolojiyi geliştirip yaygınlaştırmasıyla, O smanlı bilgi ve üretim üstünlüğünü hızla kaybetti.

 

Osmanlı'nın Gölgesinde Kalan Miras

Tarihin ironik yüzlerinden biride, bu essiz boyama tekniğini geliştiren Osmanlı’nın, ilerleyen yıllarda bu renkte boyanmış kumaşları Cin ve Endonezya'dan ithal eder duruma gelmesidir. Ya bilgi tamamen unutulmuş ya da bilinçli bicimde dışa aktarımı engellenmiştir, Sonuçta, Türk Kırmızısı, yerelden evrensele yayılan ama kaynağı tarafından sahiplenilemeyen bir mirasa dönüşmüştür.

Türk Kırmızısı ile boyanmış kaftan (Topkapı Sarayı Müzesi)

 

Bilimsel Yeniden Doğuş: 21. Yüzyılda Sırrın Çözülüşü

Avrupa'nın birçok saygın üniversiteleri, Türk Kırmızısının sırrını çözmek için doktora ve doktora ustu çalışmalar yapmaya başladılar. Bu konu ile ilgili en önemli çalışmalar Glasgow Üniversitesi tarafından yürütülen doktora üstü çalışmalardı. Bu çalışmalardan biri, J.H. Wertz tarafından yapılan FTIR ve UHPLC ile Malzeme incelemeleri Yoluyla Türk Kırmızısı Tekstillerin Dogrulanması. Digeri kitap haline getirilen ve S. Nenadic ve S. Tuckett tarafından yazılan Ulusu Renklendirmek: 1840-1940 Yılları Arasında İskoçya'daki Türk Kırmızısı Baskılı Pamuk Endüstrisi". Bu çalışmalarda Türk Kırmızısı renginin sırrı çözülememiş olmasına rağmen önemli verilere ulaşılmıştır.

Müzelerden ve arşivlerden alınan örnekler DATU (Kültürel Miras ve Doğal Boya Laboratuvarı)'nda ileri düzey kimyasal analizler yapıldı.

Sayısız deneme boyamalar yapıldı. Bu çalışmalar sonucunda tarihi Türk Kırmızısı boyamasının formülasyonları ince ayrıntısına kadar keşfedildi, Bu çalışmalar sonucunda Türk Kırmızısı'nın kimyasal yapısı bilimsel olarak yeniden ortaya kondu ve TR 2015 00638 B numarasıyla 2017 yılında resmen patentlendi.

Bu büyüleyici renk, 2017 yılında Turkish Cultural Foundation'un öncülüğünde ve Dr. Yalçın Ayaslı'nın desteğiyle başlatılan bilimsel araştımalar sayesinde yeniden keşfedildi. Proje kapsamında Topkapı Sarayı Müzesi ve Harbiye Askeri Müzesi'nden alınan kumaş örnekleri analiz edildi. Glasgow Üniversitesi arşivinde 19. yüzyılda Türk Kırmızısı ile boyanmış altı adet katalog incelendi ve analiz edildi.

 

Geçmişten Geleceğe:  Sürdürülebilirlik ve Yenilik

Türk Kırmızısı, buqün yalnızca tarihi bir renk değil; aynı zamanda sürdürülebilir üretim, doğal kimya ve kültürel kimlik açısından örnek teşkil eden bir değerdir:

  • %100 bitkisel kökenlidir.
  • Toksik olmayan, doğaya zararsız içeriklere sahiptir.
  • Hem el sanatı hem de endüstriyel üretim teknikleriyle entegre edilebilir.

Bu renk, sadece kumaşlara değil; aynı zamanda Türkiye'nin kültürel belleqine, sanayi tarihine ve doğa ile uyumlu geleceğine dokunur.